Erzurum Cunni Mağarası’nda Eski Türk İzleri

Erzurum, Karayazı Cunni Mağarası’nda Oğuz damgalarının yanında çeşitli resimler de var. Bunların en çarpıcısı da hiç şüphesiz süvari resmi. Hemen hemen bütün alanların ortak resmi olan süvari, burada da kendini gösteriyor. Yanlış okunan Türklük tarihi hakkında bir çok detayı Araştırmacı Kazım Mirşan’dan okumanız gerekiyor.

Erzurum’un güneydoğu ilçelerinden Karayazı’nın Salyamaç Köyü’nün 6 km. kuzeydoğusunda bulunan Cunni Mağarası; Türk iskân izlerinin tespiti noktasında önemli bir merkez olarak karşımıza çıkmaktadır. Cunni Mağarası’nda yapmış olduğumuz incelemede mağaranın erken dönemlerden itibaren kullanılmış olduğu gözlemlenmiştir. Mağaranın iki bölümünün ilkinde apsisli bir Orta Çağ kilisesi, doğuya bakan büyük bölümde ise erken dönemde kullanılan ve damgalarla tasvirlerin yer aldığı bölüm kullanılmaktadır. Bu bölümde yer alan 50 adet damga, işaret ve tasvirlerde Oğuz Boyları’ndan 12 boyun, 29 çeşit damgası, runikharşer ile süvari, dağ keçisi motişeri belirlenmiştir. Cunni Mağarası’nda tespitedilen bu Oğuz boyları şunlardır:

Üç Oklardan, Gök-Han’a bağlı; Peçenek- Çuvaldır / Çuvaldar- Çepni, Dağ-Han’a bağlı; Saldur- Eymur Ula-Yundlu (Alayuntlu), Demir-Han’a bağlı; İğdir (Yigdir)- Bügdüz, Boz Oklar’dan, Yıldız-Han’a bağlı; Afşar (Avşar), Ay-Han’a bağlı; Yigır (Yazır) ve Gün-Han’a bağlı; Bayat- Kayı.

 

1965 sonbaharında Erzurum ili doğusunda yaptıkları gezide buldukları, Türklerin yurt işgali zamanına rastlayan ve bu güne kadar bilinmeyen kayalara hak edilmiş (kazınmış) tamga ve diğer belgeler, ulusal tarihimiz için büyük değer taşır. Müelliflerinin ve naşirinin (Yazarın ve yayıncının) nazik müsadeleri ile bu keşfi kısaca tanıtmaktan mutluyum.
Erzurum ilinin Güney-doğusunda 2300m. yükseklikte, takriben (yaklaşık olarak) 25 Km. uzunlukta Karayazı-düzü adlı bir yayla bulunmaktadır. Kayalıklı yataklardan gelen dereler şelaleler teşkil ederek bu yaylanın kenarından Aras’a dökülürler. Jeolojik çağlardan beri çalışan su gücü buralarda kalkeri eriterek pek çok mağara yaratmıştır.
Bitkisi bol ve havası serin bu yayla sürülerini otlatmak için bulunmaz bir yerdir. Bazı mağaralarda Ağustos ayında dahi buz erimez. Akan soğuk sular karpuzu çatlatır.
KAzlıbel dağının bir ucunda 2500 m. yükseklikteki KArataştepe yaylasının güney-doğu kenarında güzel ve manzaralı ovada Bayro (Bayrı) Köyü bulunmaktadır. Bu köyün 4 Km. doğusunda “Cunni-Mağara” görülmektedir.
Bu mağara, “mesozoik” kalker tabakası içinde teşkkül etmiş (oluşmuş), daha sonra kullanılmak kasdı ile (amacı ile) insanlar tarafından genişletilmiştir. Mağara, yekdiğeri ile (birbiri ile) irtibatlı (bağlantılı) ve iki katlı , takriben 15m. uzunlukta bir oyuntudur. Doğusundaki alt katta “Apsis”li (http://goo.gl/p7tnI7) bir kilise vardır. Zemini, zamanla suları erittiği kalker teressüpleri (tortu) döküntülerle, 1,5 m. yükselmiştir. Tavsif olunan (anlatılan) bölmenin Selçuk devrinde de bir hristiyan tapınağı olduğu anlaşılmaktadır.
Mağaranın ovaya bakan büyük bölmesi taş duvarlarla çevrilidir. Bu bölmenin planda (Z) harfi ile gösterilen yerlerinde ve kayaların yüzünde dağınık bir şekilde elli damga işareti, bazı resimler ve ayrıca 18 ve 28 harften ibaret iki yazıt bulunmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda bulunan işaretler gruplara ayrılarak mütalaa edilmiştir (değerlendirilmiştir).
a. Oğuz damgaları
b. Uygur uruğ remizleri (simgeleri)
c. Eski Türk runik (Orhon tipi) harfler
d. Hayvan ve süvari resimleri
f. Belirsiz işaretler
a. Tamga(damga)lar: Cunni Mağarası’nda 24 Oğuz boyundan 12’sinin damgası seçilebilmiştir. Bu damgalar Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lûgat-it Türk’te (DLT 1073)gösterilmiştir. Aradaki cüzi (küçük) farklar Cunni Mağarası’ndaki damgaların 45-180 derece meyilli veya ters ayna bakışı ile hak edilmiş olmalarından ileri gelmektedir. Prof. A.von Gabain’in de belirttiği vechle (belirttiği gibi) bu çeşit farklara eski Türk mühmel (artık kullanılmayan) yazıtlarında da rastlanır.
Mağarada 12 Oğuz damgasının 29 çeşit yazılışı tespit edilmiştir ve bu damgalar aşağıdaki boylara aittir:
Kayığ (Kayı), Afşar, Bayat, Yazgır, Salgır, Büğdüz, Aymür(Eymir), İğdir, Salgır, Ulu Yundluğ (Ala yuntlu), Çuvaldar, Beçenek (Peçenek) ve Çepni. Reşid-ed Din’e göre bunlardan ilk dördü Bozok, diğerleri Üçok’u teşkil ederler. Orduda Bozok sağ ve Üçok sol kanadı tutarlar.
Cunni Mağarası’ndaki damgalara benzeyen işaretlere 1900 da Sivas ilinin inceleme gezisi yapan Belçika’nın Gent Üniversitesi Profesörlerinden Cumont, KArataş mevkiinde de rastlayarak kopyalarını yayınlamış fakat bunlara bir açık mana verememiştir. Karataş, Suşehri’nin 10 km. güneyinde ve Kelkit (Lycus) ırmağına dökülen Aksu Kaynağı yakınındadır. (Su şehri eski adı ile Akşar (Akşehir) veya Akşarabad Selçuk derinde önemli bir yol kavşağı idi).
Cumont’i Karataş yaylasına götüren köylüler Sarıyar adlı yerde “porphyr” kaya üzerinde eski yazıtları gösterdikleri zaman O Skandinav runik yazıtlarına benzeyen beş işaretin bir sınır işareti olabileceğine hükmetmiştir.
Artık bunların Salgur, Kayığ, Büğdüz, ve Ula Yundlu damgaları veya bunlarn varyantları olduğu açık anlaşılmıştır. Hermann Vary, kayalara hak edilen damgaların menşeini incelerken muhtemel olarak iki sebep gösterir:
1. Oymağın büyüklerinin biri öldüğü zaman Eski Türk geleneklerine göre “yoğ” merasimine katılanlar toplantıda bulunuşlarını ve sınırlarla ilgili kararlarını damgaları ile tahkim ve teyid ederler.
2. Önemli konak yerlerini ve yol kavşaklarını işaret etmiş olabilirler.
Eski Türklerde kutsal kayaların da olduğu bilinmektedir. Orhon’daki eski Türk yazıtında Kült yerlerindeki taşa yazı hak eden “bedizci” sınıfının bulunduğu zikredilmiştir.
Esaslı incelemeler yapılmamış olmasına rağmen, mülkiyet prensibine ve nesebe önem veren Türkler her gittikleri yerde damgaları ile silinmez izlerini bırakmışlardır.
Bulgaristan’da eski bir Kült merkezi olan MADARA mağaralarında Tuna Türk Bulgarlarının damgaları bulunmuştur. Tuna Bulgarlarına ait damgaların çoğu Kayığ (Kayı) oymağına aittir.
Halen Viyana Sanat Tarihi Müzesinde bulunan Prestovatz hazinesi altın yüzüğü üzerinde de Kayı oymağı damgası vardır.
Mağarada bulunan beş sembol, Uygur uruklarına ait olabilir.Turfan’da bulunan hukuki metinlerde bu işaretlere sık rastlanır.
İlgili levhada gösterilen 1-5 işaretin Eski Türk Yazısı olduğu kesindir. Ancak bunların bazıları Orhon yazıtlarında değil Transilvanya’daki Erdil Sekel yazısında gösterilebilir. Hüseyin Namık Orkun’a göre Sekel yazısı Batı Türkistan (Talas’tan)geçmiştir.

Haçlı teker (Mirşan’a göre Tengri işareti) ise Çin’den İskandinavyaya kadar uzanan sahadaki işaretli taşlarda ve mezar taşlarında bulunan ve “Ay-ölüm” tarası ve dört yönü gösteren bir işarettir. Gabain’e göre bu işaret makro ve mikro kosmosun dörde bölünmesini anlatan kapsamlı bir işaret idi. Haçlı teker işareti, Salbur-Ula kayalarında Eymür damgası ile birlikte bulunur. Yazı harfi olarak da Sulek köyü yakınındaki Karayüz mevkiinde ve Sekel yazısında bulunur.

Dağ keçisi resimleri, Sibirya’daki Bei-Kem ve Ulu-Kem resimleri ile Ulan-Batur’daki Tuğla Kitabesi resmini hatırlatır. Bilge Kağan ve Kül Tegin anıtlarında da dağ keçisi resmi damga olarak kullanılır.
Süvari başına bir tulga geçirmiş ve bayanlar gibi ata yan oturmuştur. Kuyruğun yukarı kıvrık olarak bağlanmış olması, Kırgız ve Moğollarda bu güne câridir (halen böyledir). İbn-Al-Asir, Alparslan’ın Malzagirt savaşında atının kuyruğunu yukarı doğru bağladığını belirtir.

admin

Erzurum Cunni Mağarası’nda Eski Türk İzleri