Sibirya’da 1908 yılında yaşanan anomali: Tunguska

769
İzlenme

Tunguska olayı, 30 Haziran 1908 günü sabah saat yaklaşık 7:45 sularında Sibirya’nın orta kesimlerindeki Podkamennaya Tunguska Irmağı yakınlarında oluşan büyük gök patlamasının adıdır. Patlama 10-15 bin tonluk bir dinamit kütlesinin patlamasına eşdeğerdi. Kesin olmayan verilere gِre patlamanın nedeninin, bir kuyrukluyıldız parçasının ya da meteorun Yer’e çarpması olduğu sanılmaktadır. Cismin atmosfere yaklaşık 100.000 km/h hızla girdiği ve ağırlığının 100.000 ile 1.000.000 ton arasında olduğu varsayılmaktadır.Patlama bölgesi ilk olarak Rus bilim adamı Leonid Alekseyeviç Kulik tarafından 1927-1930 yılları arasında incelendi.Patlamanın alevleri yaklaşık 800 km uzaktan görülmüştü.

 

Kaza alanının şu anki hali


1908 yılında Rusya’nın Sibirya bölgesinde yeryüzüne yakın bir yerde çok büyük bir patlama olur. Atom bombasına benzeyen bu patlama, gökyüzünü bir anda kızıla boyar. Çok geniş bir alanı harap eder. Dünyanın birçok bölgesinde etkisi görülür ve nedeni anlaşılamaz …

30 HAZİRAN 1908 sabahı, saat 7.15’te Rusya’nın Sibirya bölgesinde, Tunguska Nehri vadisi semalarında çok büyük bir pat­lama oldu. Bu patlama aynen bir atom bom­basının patlamasına benziyordu. Nereden geldiği belli olmayan devasa, mavi, parlak bir topa benzeyen cisim aniden gökyüzünde, yere yakın bir yerde belirdi. Büyük bir toz kütlesi kaldırarak yükseldi ve infilak etti. İnsanoğlu o güne kadar böyle müthiş bir olaya tanık olmamıştı …

Insanlar değil hayvanlar öldü
Çok büyük bir şans eseri, olayın geçtiği kaya­lık Tunguska Nehri vadisinde çapı 30 kilo­metreyi bulan bir daire içinde insanlar yaşamıyordu. Çok sık ormanlarla kaplı olan bu bölgedeki ağaçlar tamamen yandı. Bu ala­nın hemen kenarında yaşayan ve Moğollara benzeyen göçebe Tungus insanları patla­mayla birlikte adeta etrafa saçıldılar. Çadır­ları şiddetli rüzgarla sürüklendi. Çevrelerin­deki ormanda yer yer yangınlar çıktı. Patlamadan kaynaklanan aşırı sıcaklık Tun­gusların kullandıkları metal eşyalan eritti, rengeyiklerini yaktı. Etkinin yoğun olarak hissedildiği alan içinde tek bir canlı hayvan kalmadı. Fakat ne hikmetse patlama hiçbir ınsanın ölümüne de yol açmadı. Bu arada bazı kişiler siyah yağmur’un yağdığına tanık olduklarını ileri sürdüler.

Çiftçi Semenov’un anlattıkları
Patlamanın olduğu yere 65 km. uzaklıkta bulunan Vanavara kasabasında oturan çiftçi Semenov, patlama sabahı olağan bir yaz gününe başlamak üzereydi. Evinin kapısında oturmuş, o gün yapacağı işleri planlıyordu. Sonradan olayı şöyle anlattı: “Kapının önünde oturuyordum. Bir yandan toprağı bellemek gerektiğini düşünüyordum. Bir yandan da gözüm karşı evde oturan ve pencere çerçevele­rini tamir eden komşum Kosalopov’a takıl­mıştı. Çok sessiz bir gündü. Birden müthiş bir şeyoldu. Ufukta, gökyüzünün büyük bir bölü­münü kaplayan yusyuvarlak ve çok parlak bir cisim belirdi. Aynı anda bir ekmek fırınının içine atılıyormuşum gibi bir sıcaklık hisset­meye başladım. Komşum Kosalopov’un elin~ deki aletleri fırlatarak ve kulaklarını tutarak bana doğru koştuğunu fark ettim. Kosalopov’ un bulunduğu yerden, gökyüzündeki bu nereden geldiği belli olmayan küresel cisim gözüke­mezdi. Sonradan da bana söylediğine göre, kendi evinin damında yangın çıktığını zannettiği için benim bulunduğum yere doğru koşmaya başlamış. Vücudumun her yerinde yanıklar peyda olmuştu. Birkaç saniye sonra, gözlerimi ayıramadığım o küresel cisim, altında çok büyük toz bulutu bırakarak yüksel­meye başladı. Belli bir noktaya geldikten sonra da dağıldı. Tam o sırada kendimi yerde buldum. Çok kısa bir süre baygın yattıktan sonra ayağa kalktım. Ahır kapısının kmldığını, pencerele­rin tuzla buz olduğunu gördüm. Evim deprem oluyormugasına sarsılmaya başladı ve gök gürültüsünü andıran bir ses duydum. Haya­tımda hiç bu kadar korktuğum olmamıştı. Sanki kıyamet kopmuştu. Ya da ölmüştüm ve cehenneme düşmüştüm … ”

Sovyet Uzay Uzmanı Leonld Kulik patlamadan otuz yıl sonra Tunguska’da araştırmalar yaptı
Olayın etkileri
Tunguska patlamasının etkileri 1000 kilomet­relik bir alan içinde hissedilmişti. PatLama bölgesinden 600 kilometre uzaklıktaki Kansk’ta bile, kayıkçıların nehre yuvarlan­dığı, atların şok dalgasının etkisiyle yere kapaklandığı, evlerin sallandığı ve kap kaca­ğın rat1ardan aşağı düştüğü görüldü. Trans­Sibirya ekspresinin makinisti, vagonlar sallanmaya başladığında, raydan çıkma kor· kusuyla treni durdurmuştu.

Rusya dışındaki etkiler

Depremleri kaydeden aletler aynı gün bütün Avrupa’da sismik dalgalar olduğunu göster­diler. Dünya manyetik alanında sapmalar olduğu ortaya çıktı. Havabilimcileri ise patla­manın yol açtığı şok dalgasının dünya atmos­feri çevresini iki kez dolandığını tespit ettiler.
İngiltere’nin Huntington kentinden bir kadın okur, The Times gazetesine gönderdiği mektupta Şunları yazıyordu: 1 Temmuz günü (1908) gece yarısından hemen sonra gökyüzü o kadar aydınlıktı ki. evin içinde ışık yakmadan, büyük harflerle yazılı yaZllarokunabiliyordu … Saat 1.30’da odanın içi gündüz gibi aydınlıktı. Bu olağandışı olayı açıklamayacak mısını z? .. ” Tabii, kimse bu konuda bir açıklama yapmadı.
Patlamadan sonra, Avrupa’nın büyük bir bölümünde ve Asya’nın batı bölgelerinde benzer olaylar saptandı. Bütün raporlarda gecenin normale göre 100 kez daha parlak olduğu, kuzey yönünde, gökyüzünde alev pmltlsı gibi kızıl ışıkların görüldüğü bildirili­yordu. Söz konusu ışıklar ve havaya geniş toz bulutlarının savrulması, olayın tipik bir pat­lama dışında başka bir yoruma açılmasını engellemişti.

Tunguska patlamasından doğrudan doğruya etkilenen yerli Tungus kabilesi üyeleri. Kabile halkı, patlamadan sonra, rengeyiklerinin çoğunun yanıklar içinde kaldığını söylemişti. Bazı uzmanlar bu yanıkları nükleer bir patlamadan kaynaklanan radyasyon hastalığına bağlamaktadır.

Patlama olayının üzerine gidilmedi
Tunguska patlamasının olduğu dönemde Rusya önemli politik değişimlerin eşiğin­deydi. Çarlık rejimi, yükselen bir muhalefet hareketi karşısında sarsılıyor, iktidarı almak isteyen devrimci güçler bütün ülkeye yayılı­yordu. Tunguska olayı olağanüstü özelliğine rağmen Rusya içinde yerel Sibirya gazeteleri­nin dışına taşamadı. O zamanki büyük basın organları imparatorluğun uzak bir köşesin­deki bu “önemsiz” olaya sayfalarında yer vermediler.
Olay, dünyanın birçok bölgesindeki etki­sine rağmen uzun süre gizli kaldı. Sanki böyle bir olayolmamıştı.
13 yıl sonra başlatılan araştırma
1917 yılında Rusya’da devrim oldu. Çarlık rejimi yıkıldı. Sovyetler iktidara geldiler. Tunguska olayı ise ilk kez Sovyet Uzay Uzmanı Leooid Kulik tarafından 1921 yılında araştıolmaya başlandı.

Patlamadan 13 yıl sonra patlama bölgesinin görünüşü.

Kulik göktaşlarına meraklıydı. Uzaydan gelip yeryüzüne düşen bu cisimlerin endüstri

için zengin demir kaynağı olabileceğini düşünüyordu. 30 Haziran 1908’de Tunguska Nehri’nin vadisine de böyle bir göktaşının düşmüş olabileceğini iddia etti. Hatta bunun 25.000 yıl önce Arizona’ya düşüp, geniş Bor­ringer kraterini oluşturan göktaşından daha büyük olduğuna inanıyordu.
Kulik, Tunguska’ya hareket ediyor
6 yıllık bir hazırlık döneminden sonra Kulik, ekibiyle birlikte Tunguska patlamasının olduğu bölgeye doğru hareket etti.
Demiryolunun ulaştığı son kasaba Taishet’den sonra, Yanavara’ya varmak için, kar ve buzla kaplı bölgede at sırtında 600 kilometre yol tepti. Bölge halkını dinledikten sonra, Kulik’in büyük bir göktaşının izi üstünde olduğu konusundaki inancı daha da arttı.
Aniden başlayan kar yağışı, araştırmaları bir hafta kadar engelledi. 8 Nisan’da, Kulik, bir meslektaşı ve bir rehberle birlikte at üstünde, gezinin planlanan son araştırması için yola çıktı. Kuzeye doğru ilerledikçe çevre­lerindeki manzaranın çarpıcılığı da artmak­taydı. 19 yıl önceki şok dalgasının yerle bir ettiği çam ağaçları sessizce toprak üstü nde yatıyorlardı. Ağaçların bir kısmı yanmış, bir kısmı da kavrulup kalmıştı.

Yüksek bir yerden patlama bölgesini sey­reden Kulik, defterine şu notu düştü:
“Bakuğımız yerden hiçbir orman belirtisine rastlamadık, her şey yıki/mış, yanmıştı. Bu ölü alamn çevresinde yeni oluşmakta olan a<~açlar ise güneşi ve hayau arar gibi ileriye dO,~ru uza­myorlardl. 50-75 santimetre kalinlik taki büyük a,~aç/ann ince dal gihi oldu<~unu, tepe/erinin güneye do<~ru metre/erce uzaka fır/au/dı<~lnl görmek insanda çok tuhaf bir duygu u)’amllnyor. ”
“Ateş Tanrısının Ziyareti”
Kulik, patlamanın merkezine doğru birkaç mil daha ilerlemek istediyse de, rehberler
sürerek gitmek istemediler. Bu nedenle, Kulik, yeni rehberler bulmak için Yanavara’ya dönmek zorunda kaldı. Ye bir ay sonra patlama bölgesine yeniden geldi. Sonunda patlamanın merkezine erişti. Ne var ki, umduğu dev krateri bulamadı. Kraterin yerinde, patlamanın göbeğinde olmalarına rağmen, dimdik ayakta duran ağaçlar ve don­muş bir bataklık bulunuyordu.
Patlamaya yol açan cisim, her neyse yere düşmemişti bile … Kulik, bölgeye daha geniş araştırma olanaklarıyla birçok kez gitmiş olmasına rağmen, aradığı demir gök cisminin izine hiçbir zaman rastlayamadı…

Dünyaya çarpan bir kuyrukluyıldız mı? Tunguska patlaması demir göktaşından kay­naklanmıyorsa, nedeni neydi? 1930 yılında, İngiltere Meteoroloji Dairesi Başkan Yar­dımcısı, Francis J. W. Whipple, olayın, küçük bir kuyrukluyıldızın yeryüzüne çarpmasın­dan kaynaklandığını ileri sürdü. Aynı fikre Sovyet Astronom A.S. Astapovich de katıldı.
Halkın gözünde kuyrukluyıldız, 1910 tari­hinde gözlenen Halley Kuyrukluyıldızı gibi, ardında milyonlarca kilometre uzunluğunda dev bir toz kuyruğu taşıyan parlak gaz topu­dur. Fakat bu denli parlak kuyrukluyıldızlar nadir görülür. Her yıl, en aşağı bir düzine kuyrukluyıldız, astronomlar tarafından göz­lenmesine rağmen, bunların çok azını çıplak gözle görmek mümkündür. Hatta çoğu zaman bu bile imkansızdır. Birçok kuyruklu­yıldız, astronomi kitaplarında gösterilenler­den daha küçük ve soluktur, bazı kuyruklu yıldızların da, özellikle yaşlı olanlarının kuy­rukları yoktur.
Şu anda en geçerli kurama göre, bir kuy­rukluyıldız donmuş gaz ve tozdan oluşan bir kartopuna benzer. Yaşlı kuyrukluyıldızlar, gazları tükendiğinde, düşük yoğunlukta bir kaya kütlesine dönüşürler.

Böyle bir cisim, yüksek bir hızla dünya atmosferine girdiğinde sürtünmeden dolayı yanarak parlak bir ateş­topu görünümü alır ve sonunda patlayarak yere çarpar. Bu tür bir nesnenin havada pat­lama olasılığı Tunguska’da bir kraterin ya da göktaşı parçasının bulunmadığını açıklayabi­lir. Kuyrukluyıldız kuramına karşı çıkanlar ise, Tunguska’daki patlamadan önce gökyü­zünde hiçbir kuyrukluyıldızın görülmediğini söylemektedirler.

Kara delik teorisi
Olayın nedenine ilişkin başka açıklamalar da var. Küçük bir kara deliğinSibirya’da patladı­ğını ileri süren görüş bunlardan biri. A.A. Jackson ve Michael Rıjan evrende bulunduğu iddia edilen kara deliklerden birinin dünya­dan geçmesi halinde, Tunguska patlaması sırasında görülen etkilere yol açabileceğini iddia ettiler. Fakat böyle büyük bir hız ve enerji ile hareket eden kara deliğin dünyanın öbür ucundan çıkması ve orada da benzer eıkilere neden olması gerekirdi.

Bir uzayaracı mı?
Tunguska patlamasına ilişkin teoriler içinde en ilginç olanı 1946 yılında Sovyet bilimkurgu yazarı Alexandar Kazantsev tarafından ortaya atıldı. Teorisini uydurulmuş bir hikaye olarak görmeyen Kazantsev, Sibirya üstündeki pat­lamanın, nükleer yakıtlı bir uzayaracının yanmasından kaynaklandığını ileri sürdü. Kazantsev’e göre, uzaylılar, dünyadaki en büyük tatlı su kaynağı Baykal Gölü’nden su almak için gelmişlerdi. Araç atmosfere girdi­ğinde sürtünmeden dolavı ısınmıs ve Hiroşima’ya atılan atom’ bombası’ gibi havada patlamıştı.

Bir diğer bilimkurgu yazarı John Baxter 1976 yılındfl. yayınlanan The Fire Came By (Ateş Geldi) adlı kitabında Hiroşima atom bombası yla Tunguska patlamasının etkilerini kıyaslayar~k Kazantsev’in görüşünü paylaş­maktadır. Iki olayarasındaki benzerlikler ise şöyle: Güçlü ısı yayılması, ateşli sütun biçi­minde yukarılara çıkan sıcak hava, Tunguska patlamasının merkezinde, Hiroşima’daki bombanın patlama noktasındaki gibi dimdik ayakta duran kavrulmuş ağaç kümeleri …

Bölgedeki öldürücü radyasyondan da sık sık söz edilmektedir. Kazantsev’in hikayesin­deki kişilerden biri, Tunguska patlama bölge­sini inceledikten sonra, sanki görü nmez bir alevin yol açtığı şiddetli ağnlar içinde kıvra­narak ölen bir adamdan söz eder, ve “olayın nedeninin radyoaktiviteden başka bir şey olamayacağını” ileri sürer. Gerçekte ise, Tun­guska patlaması yüzünden kimsenin ölmediği bilinmektedir. Fakat yerli Tunguslar patlama alanı içindeki rengeyiklerinin derilerinde yanık izlerinin kaldığını söylemişlerdi.

Bölgeye yapılan gezilerde, patlama nokta­sının çevresindeki alanda bitkilerin büyüme­sinin hızlandığı görüldü. Bazı araştırmacılar
bu durumu radyasyonun bitki hücrelerinin yapısını değiştirmesine bağlamaktadır. Bölge­deki ağaçlarda radyoaktivite saptandığına iliş kin yazılara rastlanmaktadır. Nobel ödüllü bilgin Willard Libby yaptığı incelemeler sonu­cunda, 1908 yılından sonra Tunguska’daki ağaç gövdelerindeki halkalarda radyokarbo­nun artış gösterdiğini saptadı. Bütün bu belir­tiler Tunguska patlamasının nü kle~r kaynaklı olabileceğini de göstermektedir.

Tunguska patlaması ilk nükleer deneme­den 30 yıl kadar önce olduğundan, insanı tedirgin eden soruları da beraberinde getir­mektedir. Bu boyutta ki bir patlamanın nedeni neydi, ya da buna yol açanlar kimlerdi?.

admin